NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
11 - (1404) حدثنا
محمد بن
عبدالله بن
نمير
الهمداني. حدثنا
أبي ووكيع
وابن بشر عن
إسماعيل، عن
قيس، قال:
سمعت عبدالله
يقول:
كنا
نغزو مع رسول
الله
صلى الله
عليه وسلم.
ليس لنا نساء.
فقلنا: ألا
نستخصى ؟
فنهانا عن
ذلك. ثم رخص
لنا أن ننكح
المرأة
بالثوب إلى أجل.
ثم قرأ
عبدالله: { يا
أيها الذين
آمنوا لا تحرموا
طيبات ما أحل
الله لكم ولا تعتدوا
إن الله لا
يحب
المعتدين} [5
/المائدة/ الآية
87].
[ش
(ألا نستحصى)
أي ألا نفعل
بأنفسنا ما
يفعل بالفحول
من سل الخصى
ونزع البيضة
يشق جلدها، حتى
نخلص من شهوة
النفس ووسوسة
الشيطان].
{11}
Bize Muhammed b.
Abdillah b. Numeyr El-Hemdânî rivayet etti. (Dediki): Bize babam ile Veki' ve İbnu
Bisr, İsmail'den, o da Kays'dan naklen rivayet ettiler. Kays şöyle demiş: Ben
Abdullah'ı şunu söylerken işittim:
«Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) ile birlikte gaza ediyorduk. Kadınlarımız yoktu. Bu sebeble
hayalarımızı çıkarsak mı ki dedik. Fakat Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) bizi bundan nehyetti. Sonra bize elbise mukabilinde muayyen bir zamaııa
kadar bir kadınla evlenmemiz için ruhsat verdi. Bundan sonra Abdullah:
«Ey îman edenler!
Allah'ın size helâl kıldığı şeylerin iyi, hoş olanlarını (kendinize) haram
kılmayın. Hakka da tecavüz etmeyin. Çünkü Allah mütecavizleri sevmez.» [ Maide
87 ] âyet-i kerîmesini okudu.»
(1404) وحدثنا
عثمان بن أبي
شيبة. حدثنا
جرير عن
إسماعيل بن
أبي خالد،
بهذا
الإسناد،
مثله. وقال: ثم
قرأ علينا هذه
الآية. ولم
يقل: قرأ عبدالله.
{…}
Bize Osman bin Ebî Şeybe
rivayet etti. (Dediki); Bize Cerîr, İsmail b. Ebî Hâlid'den bu isnâdla bu
hadîsin mislini rivayet etti. Ve:
«Sonra bize şu âyeti
okudu» dedi; «Abdullah okudu» demedi.
12 - (1404) وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا وكيع عن
إسماعيل،
بهذا الإسناد.
قال: كنا،
ونحن شباب، فقلنا:
يا
رسول الله !
ألا نستخصي ؟
ولم يقل: نغزو.
{12}
Bize E!îu Bekir b. Ebu
Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Vekî' İsmail'den bu isnâdla rivayetle bulundu.
«Biz genç olduğumuz haldeydik ve yâ Resulallah! Hayalarımızı çıkaralım mı diye
sorduk?» dedi. «Gaza ediyorduk demedi.»
İzah:
Bu hadîsi Buhari
«Nikâh» ve «Tefsir» bahislerinde, Nesâî «Tefsir» bahsinde muhtelif râvilerden
tahric etmişlerdir.
Görülüyor ki ashâb-ı
kiram'dan bâzıları şehvetlerini kırmak ve şeytanın vesvesesinden kurtulmak için
hayalarını çıkarmak istemişler. Fakat Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
onları bundan nehi buyurmuştur. Çünkü bu iş Allah'ın halk ettiği şekli değiştirmek,
neslin önünü kesmek ve canlıya eziyet gibi bir takım yasak fiilleri tazammun
etmektedir. Resuiü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunun yerine ashâb-ı
kiram'ına müt'a denilen bir nevi muvaffak nikâha ruhsat vermiştir. Hadîs-i
şerifte:
«Sonra bize elbise
mukabilinde bir kadını bir müddet nikâh etmeye ruhsat verdi» cümlesinden murâd
budur. Mut'a'nın mutlaka bir elbise mukabilinde olması şart değildir. İki
tarafın razı olacakları herhangi bir şeyle mut'a yapılır. Nikâh-ı mut'a :
Temettü' lâfzıyla yapılan muvakkat nikâhtır. Bunda şahit lâzım değildir.
Hadisin râvisi Hz.
Abdullah b. Mes'ud'dur. Okuduğu âyet-i kerîme İbni Abbâs {Radiyallahu anh)'ın
beyânına göre ashâb-ı kiram'dan üç kişi hakkında nazil olmuştur. Bu zevat kendi
aralarında: «Tenasül âletlerimizi keselim de dünya şehvetlerinden vaz geçelim.
Biz de Râhiblerin yaptıkları gibi yeryüzünde seyahat edelim.» diye konuştukları
vakit nazil olmuştur. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu haber
aldığı vakit kendilerini çağırtarak böyle bir şey konuşup konuşmadıklarını
sormuş; onlar da evet diyerek tasdik etmişlerdi. Bunun üzerine onlara :
«Ama ben hem oruç
tutarım, hem tutmam. Hem namaz kılarım, hem uyurum; kadınlarla da evlenirim.
İmdi her kim benim sünnetimle amel ederse bendendir; kim benim sünnetimle amel
etmezse o benden değildir.» buyurdular. Bu hadîsin mislini İbni Merdeveyh Hz.
İbni Abbâs'dan rivayet etmiştir.
Nevevî diyorki;
«Babımız hadîsinde Hz. Abdullah b. Mes'ud'un İbni Abbâs (Radiyallahu anh) gibi
nikâhı mut'a'nın mubah olduğunu itikat ettiğine işaret vardır. Herhalde onlar
bunun nesh edildiğini, duymamışlardır.»
Kaadî İyâd mut'a'nın
mubah olduğuna dair ashâb-ı kiram'dan bir cemaatın hadîs rivayet ettiklerini
söyler. Nitekim babımızda görülecek. Câbir b. Abdillah ile Selemetü'bnü Ekvâ',
Sebratü'bnü Ma'bed ve îbni Abbâs (Radiyallahu anh) hadîslerinden de nikâhı
mut'a'ya ruhsat verildiği anlaşılmaktadır. Yalnız bu hadîslerde evlerinde mukim
olanlara mut'a'nın mubah kılındığına dair bir kayıt yoktur. Bilâkis mut'a için
sefer ve gazalarda zaruret icabı ruhsat verildiği bildirilmektedir. Çünkü
memleket sıcak, ashabın kadınlara karşı sabırları azdı.
İbni Ömer (Radiyallahu
anh) hadîsinde mut'anın muztar kalmak şartıyla îslâm'ın ilk devirlerinde bir
ruhsat olmak üzere tecviz edildiği bildirilmektedir. Böyle bir rivayet İbni
Abbâs (Radiyallahu anh) dan da nakledilmiştir.
Mâziri : «Nikâhı
mut'anın İslâm'ın ilk devirlerinde caiz olduğu sabittir. Sonra nesh edildiği
dahi sahih hadîslerle sabit olmuş; ve haram olduğuna icmâ'ı ümmet inikaad
eylemiştir. Bu hususta ehl-i bid'at'dan bir taife müstesna olmak üzere
muhalefet eden bulunmamıştır. Ehl-i bid'at, mensuh hadîslerle istidlale
teşebbüs etmişlerse de bu hadîslerde onlara bir delil yoktur.» demektedir.
Nikâhı mut'a hakkında
gereken izahat ilerki Hadislerde devam edecek.